15 Kasım 2011 Salı

Ilhan Hoca



Hayatim boyunca pek cok hocam oldu.  Hepsinden bir suru sey ogrendim. Bilgi daarcigimi genislettim. Ama bir hoca benim kendi kendimi kesfetmemi sagladi. Ilhan hoca... Ondan ~ogrenme~nin otesinde "kendi kendime ogretmeyi" ogrendim. Daha da onemlisi bilgiyi yaratmayi ogrenedim. 



Onun acik dersine ilk girdigim gunu hala dun gibi hatirlarim;



Bundan yaklasik 12 sene onceydi... Okulun ust katlarinda daha once hic ugramadigimiz bir bolum vardi. Louie Anderson ve pokemon gencligiydik o zamanlar. Bilgisayar oyunlari, derme catma muhabbetler, hayatla ilgili hic bir seyi umursamadan ve bilmeden mutlu mesud yasayan bir genclik kusagiydi o. Arkadaslar ile birlikte Ilhan Hoca hakkinda surekli sehir efsaneleri duyardik. Ders yapmadigi zamanlar 3. turden varliklar ile kontaga gectigi ve zekasinin normal insanlara gore katbe kat ustun oldugu gibi seyler... Ister istemez merak uyandirmisti bizde. Ardindan hemen bir gun kararlastirdik ve dersine katilmaya karar verdik. Sonunda, okulun (bizim icin gizli olan) o katina cikacak cesareti gostermistik. Heyecanli bir bekleyis ve merakli gozlerimiz vardi. Daha once hocanin fotografini bile gormemistik! Kapsinin onune geldik ve iceriden cesitli kompleks caz akorlari geliyordu. Sonra konusmaya basladik kapinin onunde . Bir yandan "Acaba rahatsiz etmesek mi?" diyorduk, bir yandan da kapiya yaslanip olan biteni algilamaya calisiyorduk. Ilhan hoca kapidan gelen takir tukur sesleri fark etmis olacak ki hemen kapiyi acti ve "Buyrun cocuklar, hosgeldiniz!" dedi tatli bir gulumseme ile. Biz sasirmistik!? Normalde okulda hic bir hoca boyle bir tepki vermezdi. Hemen bizi optu, ardindan iceri davet etti tum sicak-kanliligi ve lavanta kokulu kolonyalari esliginde. Odasinin iki bolumu vardi ve ortada okulun en iyi Steinway'i duruyordu... Piyanonun oldugu o bolum derslik bolumuydu. Oteki de kendi odasiydi. Odalarin duvarlarini hatirliyorumda; Bill Evans portresi, uzerinde yesil renk “yellow” yazan sari turnusal kagitlari, Bilim & Teknik dergisinin Kuantum ve Uzay hakkindaki envai cesti posterleri, fraktal renkler, Ataturk'un daha once hic gormedigimiz fotograflari, kendi eserleri ve yazdigi dergiler ile ilgili afisler, Avrupa’dan cesitli kartpostallar, Leipzig'li muzisyenler, filmler ile ilgili cesitli brosurler vs. Bir hocanin odasindan cok kendi evini andiriyordu adeta. Icerideki odasina gectik. Oturmak icin farkli farkli sandalyeler vardi. Belli ki insanlar Ilhan hoca ile sohbet etmeye geliyordu dersten arda kalan zamanlarinda.  Bir Professor icin cok mutevazi bir odaydi. Her sey farkli farkli yerlerde ama derli toplu bir duzen icerisindeydi. Daha kendisiyle konusmaya baslar baslamaz bir seylerin farkli gidecegini hissetmistim. Daha henuz 11-12 yasinda olmamiza ragmen o an konusmaya basladigimiz konular, Ilhan Hocanin bizi yasimiza gore yargilamadiginin en buyuk gostergesi gibiydi. "Bu cocuklar bunu bilir mi? Algilayabilir mi?" demeden konusuyordu. Kuantum mekaniginden fizik kuramlari & buyuk patlama teorisine, Avrupa sinemasindan politikaya, burjuvaziden kapitalizme ve sosyalizme, Fransiz empresyonizminden dodekafonik muzige , Hristiyanlardan budistlere... 



Belli ki Ilhan hoca hayatini tam anlamiyla yasiyordu ve ogrenmeyi~ogretmeyi cok seviyordu... Bilgisiz oldugunuz icin sizi yargilamaz, uzerinizde de kompleks, stres ve baski yaratmazdi. Onunla ayni fikirde dahi olmayabilirdiniz? "Hocalar savasmak icindir!" diyen bir dergah bile onunla hos bir deba yapardi.  Henuz orta-okul ogrencisi olmamiza ragmen Yuksek Lisans ogrencileri ile ayni konulari analiz ediyor ve onlarin yapmis oldugu projelere, tezlere biz de ortak oluyorduk. O gittigimiz dersler bana buyuk ilham kaynagi olmus olacak ki her seyi birakip sadece verdigi projeye kanalize oldugumu hatirlarim. Pek cok muzik dinliyorduk onun dinleti saatlerinde. Cagdas muzigi ve cazi benimsedim onun derslerinde. O dersten sonraki heyecan ile o zamana kadar ogrenemedigim muzik daarcigimi kullanarak kompozisyon yazmaya baslamistim. O kadar hevesliydim ki orkestrasyon bilmeden ilk orkestra muziklerimi yazmistim! Daha konservatuvar mezunlari partitur dahi bilemezken biz "Wozzeck" operasini analiz ederdik.  Ilk yazilarima da onunla yaptigimiz konusmalardan sonraki dusuncelerimi kagida dokerek baslamistim. Edebiyat hocam yazimdaki farkliliklari gormus olacak ki o donem yapmis oldugum bir odevin okul dergisinde kullanilmasini tavsiye etmisti. Oteki taraftan da Internet dergilerinde paylasilmasi bile istenmisti. Ne edebi bir dilim vardi ne de gramer&dil bilgisi acisindan ciddi bir alt yapim. Sadece yazmak istedigim icin yaziyordum. Ilhan hoca, "Ilham hoca" olmustu benim icin sanki...



Dunyadaki egitim sisteminin aslinda ne kadar da homojenlesip, kontrol edilmeye calistigini dusundum. Aslinda sinaptik sinirlarimizin olmadigini... Hayatta bazen oyle insanlar karsiniza cikar ki, sizi hic tanimaz hatta tanisa da unutur. Siz onu hep anarsiniz ve dusunursunuz hayatiniza ne kadar cok etki ettigine dair. Size ogretir ve biz, biz birbirimize ogretiriz...

Dilerim hepinizin hayatinda bir Ilhan Hocasi olur ve muhakkak ki bir noktada da olmustur!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder