21 Aralık 2012 Cuma

P.S. (Utaristan HK)


Utaristan... Burasi insanlarin beni gercek anlamda tanismadan taniyacagi ve algilayacagi bir yer olacak. Benim kimligim, oz-kimligim gibi. Utaristan'a sadece yazmak istedigim icin yaziyorum. Ne insanlar okusun diye ne de begensinler diye yaziyorum. Estetik degerler ve analitik okuma-anlama uzerine hic bir beklentim yok. Umrumda da degil...  Zaten Utaristan'i cok az kisiyle paylasirim. Onu okuyacak kisileri bilirim ve okumak isteyenleri. Benim icin bir sir degil bu. 60' kusagi gibi gunluk tutamiyorum. Dalgin ve kafasi fuzyon bir adamim ben, kaybederim ya da kendisi kaybolur.  Eski topraklar gibi  ~sonra bulanlar okusun~ diye de saklamam. Okumak isteyen okur, bakar, dinler. Sonucta bu da teknolojinin nimeti degil mi? Mektup desen, kitap desen onlar bile oyle. Insan bedeni disindaki ozdekler bunlar!

Insanlar benim "puzzle" gibi oldugumu soylerler. Pek anlasilir bir insan degilim galiba. Dogrudur, puzzle'in parcalarini birlestirdiginizde ortaya bembeyaz bir tablo cikiyor. Bu kadar kolay bir seyi gormek icin mi bu kadar zordu puzzle!? Aslinda beyazi secmek ve ayirt etmek zordur cunku desenden(?) cok puzzle'in 2 boyutlu gorunen 3 boyutlu yapisina kayar akliniz. O yuzden birlesecek en mukemmel parcalari secmektir asil amac. Ama uzeri desenli oldugunda kolaydi degil mi? Utaristan'a her girdiginizde onceden gormediginiz bir seyi fark edersiniz. Ben bile sonradan goruyorum onlari. Eskiden yapilan seyler ilerde cok farkli ideler kazaniyor. Onlar da edebi varliklar gibi benimle birlikte yasiyorlar ve gelisiyorlar sanki. Bazi arkadaslarim yazilarimin karamsar ve karsit fikirler barindirdigini ve/ya hayatimin bir kisminin mutsuz, dramatik ve olumsuz bir bicimde gectigini dusunebilir. Kesinlikle oyle degil... Hayatimda olan her seye tek tek sukur ediyorum. Butun yasadiklarima ve yasayacaklarima. Her sey olmasi gerektigi gibi, beni "ben" yaptigi gibi. Cemberimdeki insanlar, yasadigim yerler...  Hepsi cok guzel, rafine ve paylasilasi, nitekim onlari da insanlarla paylasiyorum zaten. Burada ise kimseyle paylasmadiklarimi paylasiyorum. Eger bu acidan bakacak olursak su an yazdigim bu yazi bile size ironik gozukebilir.

Cevremdeki insanlar bazen yazilarimi paylasiyorlar ve etkileniyorlar. Insanlik hali onur duyuyorum tabii. Ben de bazilarini paylasirim uygun zamani geldiginde sanki gecmisten gelecege yazilmislar gibi. Utaristan fikrine cok sevdigim bir insanin sayesinde baslamistim ve iyi ki de yapmisim. Utaristan'in en buyuk ozelligi yazdigim her seyin "gercek" olmasi. Hayal urunu olarak sifatlandirilan seyler barindirmaz. Belki tabirlerim oyle olabilir ki o da isin orkestrasyonu. Size dolayli yoldan bir sey anlatmam, anlatmaya da calismam. Ilk once kendime anlatirim. Cogu zaman benim de elimde puzzle'in bir kac parcasi kaliyor ne yalan soyleyeyim. Kelimelerin dogasi bu, ben ne yapabilirim ki?

Ilerleyen zamanlarda Utaristan'i yabanci dillere de cevirmeyi dusunuyorum. Ingilizce'den baslayip, Wintu-nomlaki, Arikapu , Andoa diye gitmeyi planliyorum. Saka bir yana yazdiklarimi merak eden yabanci arkadaslarim da oluyor. Kizil-derili dili olmasa bile idari bir dil olacak artik. Belki de kendi dilimi yaratmaliyim! Ayrica Turkce karakter de kazandirsam iyi olacak gibi!


Utaristan'i ziyaret eden herkese tesekkur ederim.  Dilerim yazdigim bu yukari ceken eksenli dip not  biraz olsun aciklayici olmustur. Aklima gelmisken, yakinda vize de kalkacak zaten(!)

Utar

19 Aralık 2012 Çarşamba

Yikinti

"Sana rastladığım sıralar yıkıntılıydım.
Sen onardın beni.
Tuttun elimden kaldırdın.
Ben de ekmek gibi öptüm alnıma koydum seni.."

Cemal Süreya

14 Aralık 2012 Cuma

Olmayan Sir

Evet~evet,
Kendim icin olmayandi o.
Zaten pek kimse de bilmez beni,
Sormazlar o kadar.
Biz neler atlattik, kaybettik ...
Korumaya calismaktir kendimizi, butun o emekler, siginak duvarlari!
Dis etkenler yikici, urkutucu ve soguk.
Tanidiginizdan degil ,
Tanimadiginizdandir uzerimdeki sozler ve gozler!
Ben dil doksem ne yazar?
Kitap yazsam, kim okur?

Dertleri pek paylasmadan gomenlerdenim.
Geri kazdigimda bulamadigim, kayip olanlardan.
Kimine gore cocuk oyuncagi,
Kimine gore cekilmez bir dunya.

Simdi ise,
Sizden bir anlayis beklemiyorum.
Bekleseydim,  yasatamazdim ziyaret ettigim bu mahfasi...
Boyle olsun bu seferlik!
Bize boyle verilmis bu sahne.
Agir darbeleri gordukce guclendi bu gulle.
Bundan daha fazlasinda ortaya cikacak olan;
Beyaz cuce,
Sonrasinda ise kara delik...

Yakin olmakta uzak olmak kadar zor.









14 Kasım 2012 Çarşamba

Sanslisiniz...

Sanslisiniz...
Neden biliyor musunuz?
Ben de su peygamber sabri oldugu icin.
Peki ya olmasaydi???

11 Kasım 2012 Pazar

Ne icin?

Ne icin geldik buralara? Iyi bir bicimde olmek icin mi? Yasadiklarimiz yanimiza ve sevdiklerimize kar kalsin diye mi? Ardimizda biraktiklarimizin hesabini vermek uzere mi? Kendimizle yuzlesmek icin mi? Kaybolup gitmeye mi? Zorunda olduklarimizi ve gorevimizi yerine getirmek uzere mi?

23 Ekim 2012 Salı

Makara



- Biraz geriye saralim. Hmm.. Bu kareleri yeniden gormek beni huzunlendirdi. Ahh ah.. Ne gunlerdi!?  Neyse, biraz daha geriye bakalim, dondur dondur... Dur! Bir dakika o da ne oyle? Boyle bir sey gozumden kacmis olamaz...

- Zaten gozunden kacamadigi icin oradaydi. Tam gozunun ortasinda!



*Film makaralari gorundugu gibi saglam degildir. Bir tutusturdun mu gerisini kurtarmak icin filmi de geri saramazsin.

17 Ekim 2012 Çarşamba

Inanc

Bana inancimi sordular.
Cevabi bende sakli dedim.

Ateist misin dediler,
Cevap vermedim.

O zaman inaniyorsun dediler,
Yine cevap vermedim.

Agnostiksin o zaman,
Bilmiyorsun neye inanman gerektigini?
Cevap vermedim, sustum...

"Dedim ya cevabi ben de kalsin!"

4 Eylül 2012 Salı

an

An, olecegini bile bile yasamaktir bazen. Guclu oldugun kadar o ani birakmak , gucsuz oldugun kadar o andan kacmaktir. O an kendin oldugun andir bizi gelecekteki anilarimiza biraktiran, sorgusuz, suvalsiz, kendinden bir haber... Bizizdir o ani sorgulayan, sukur etmeyen, tesekkur etmeyen. O andan ders cikartanlar da biziz...

14 Ağustos 2012 Salı

Tesekkur


Tesekkur etmeyi unuttum... Yaptiklarin icin, yapamadiklarin icin. O ana kadar yasadiklarimi buna borcluyum. Buna borc dememeli, sukur etmeli.

Uzuntumden degildi aslinda affetmedigim. Gec kalmis bir tesekkurdu sadece. Tesadufen fark ettigim yaralardi, aslinda orada olmayan.

Buyumekti kendimle gorusmek... Sorgulamamakti her bir seyi! Korkulara yenik dusmemeyi ogretmekti. Ogrendiklerimi, bilmediklerinizle harmanlamakti kesfetmek.

Uzak veya yakin degildi icinde bulundugumuz etten duvarlar. Cocuklasmaya yuz tutmus bir olgunluk, bogazimdan gecmeyen bir lokmaydi. Taa ki acliktan olene kadar...

Incitmek degildi amac. Amac yoktu bile... Biz oyle yorumladik. Oyle ola geldi iste, sorma niye diye. Ben de bilmiyorum cunku. Guclu kal sadece!

Ozuru kabul etmemek degildi beddua etmek. Ustunden kaymagini almak ve geri kalani atmak kadar ince kararlardi bunlar. Hele ki kandirilmis cocuklar gibi yetistigimiz bu gunlerde.  

Bastirilmis, koreltilmis sanrilarla mumyalanmis bedenler vardi. Icleri bos olan, gorundugu gibi olmayanlar... Tarih tekerrur ettiginde ancak  fark ettiklerimizdi onlar!

Gormezden geldiklerimizdi bize zarar verenler. Gozden irak olmadan gorduklerimiz. Umudu ufukta aramaktir kaybolmak, dort bir yaninda sadece ufuk cizgisini gordugunde.

Nefsimize yenilmektir hayat. Kaybetmeyi ogrenemedigikce kazanmadiklarimiz. Yanimiza kar sandigimiz bir bilinmezdir yolun sonu. Kendimize degil, herkese kalanlar...

Tesekkur etmek idi yasamak. Tesekkur etmek idi olan-bitenden haz almak. Tesekkur etmek idi sevgiyi kabullenmek. Tesekkur etmek kadar basitti bu denge! 

O yuzden,
Tesekkur ederim...




13 Ağustos 2012 Pazartesi

S

Siz hep boylesiniz degil mi?
Beklentileriniz olmayinca ya cemkirirsiniz,
Ya da degisik bir insana donusursunuz.
Oyle degil mi ama?

Anlamadan anlayis bekleriz biz!
Sorunumuz var ;
Ya kendimizle, ya  da birbirimizle...
Ne zorumuz var ki bunca seye?

Ugrasmayacaksin belki de,
Sallamayacaksin oyle ip gibi.
Elle tutulur bir sey olsa bile
Kayip gider zaten bir gun.

Okuruz adam olmak icin.
Karistirirz bin-bir seyi...
Bir b . k olmak icin!
Cok da vakit harcariz o bosluga!

Baska insanlara yuk olmayiz ama
Kendimizi hakli cikartmaktir butun mesele.
Ortada fol yok ~ yumurta yokken
Cikartiriz ortaya boyle zait seyleri!

Bilmem "ne" ugruna,
...
Neyse,
Yoruldum ben, bunaldim...
Yordunuz beni,
Kendinizi...

12 Ağustos 2012 Pazar

Dominant

I7
II7
III7
IV7
V7
VI7
VII7
...

Boyle gidecek sapka cikarttiklarim...
O gun gozumden dusen bin parca, bir parcaydi. Bir daha muzik yapmadik... Sitem etmedim pek, muzigim oldu.

Simdi, sira dinlemeye geldi!



*Can var hepimizde,
bir yere kadar.
Sen de varsin...

12 Temmuz 2012 Perşembe

Iyi ki dogduk...

P. N.
*Can var hepimizde, dogdugunda baslayan.
Ne zaman oldugunu bilmedigim bir baslangic bu.
Senin gibi...

2 Temmuz 2012 Pazartesi

Kayipsiz

Eger kaybetmeseydik,
Kazandiklarimizin degerini bilebilir miydik?

Eger kaybetmeyi bilmeseydik,
Kaybedeceklerimizin degerini bilebilir miydik?


1 Temmuz 2012 Pazar

Siginak


Zamani geldiginde oraya siginacagimizi biliyorum. Nerede oldugu hakkinda pek bir fikrim yok ancak bulacagimizdan eminim. Bizi kaldirir mi orasi? Peki biz birbirimizi kaldirabilir miyiz? Bence evet... Biz korktukca uzaklasir o siginak. Hatta kapisi oyle bir kilitlenir ki siginagin, kilidin anahtari bile yaratilmamistir henuz. O zaman hic olmayan o anahtari yapmak gerekir.

Siginak bizi bekler, biz de onu. Kapisini hep acik birakmak gerekir. Giden zaten gelir yeniden girer. Isterse biz icerideyken kapisini kapatabilir siginagin kendisi. O bilir ne yapmasi gerektigini.

Siginak diyip gecme! Onun da bir bilinci var. Senden ~ benden daha zeki, duygusal... Gun gelir biz daralinca o genisler. Biz buyunce o kuculur, her yerimizi kaplar hic bir bosluk birakmadan. Ne senindir ne de benim... Kimse sahip olamaz o siginaga. Sen ne kadar guclu olursan ol o kapinin kulpunu donduremezsin. Sen dokunursun, o seni anlar ve kendisi doner. Icerideki kapilar boyle acilir siginakta. Her kapi disari cikar sen oradan iceri girmek isterken. Tek yonu vardir kapilarin... Sen disarida siginmak istediginde iceri girebilirsin. Tek kapisi vardir her siginagin. Arkadan dolanamazsin ama, nihayetinde kazman gerekir oteki cikisi bulabilmek icin. Oradan girilmez, sadece cikilir. Tahliye kapisidir siginagin , disaridan iceriye gelen tehlikelere karsi. Daha derindeki bir siginaga seni gonderir daha cok siginmaya ihtiyac duygudunda...

7 C I

Gezginler,
Cok iyi tanidigim yabancilar onlar.
Konuk ettigim,
Yegane misafir...

Iade-i ziyaret yapan,
Kaideyi bozmayanlar onlar.
Ya hic burada degil
Ya da hep orada.

Bilmediklerim var,
Bir sominede yananlar onlar.
Kullerinin kokusundan okudugum
Hic yazilmamis mektuplar.

Toprak toprak diye
Yakinanlar onlar.
Geldigi yere donecegini bile bile
Sustugum...

Bas harfleri kirik,
Kalpleri tas onlar.
Kendi kendime avuttugum
Zaaflarim...


*kk

30 Haziran 2012 Cumartesi

el

tut,
ama cok siki degil
yoksa elinde kalir
sahte bir parcasi.

takma eller,
birbirine benzerler...
canini yakmadan tut
ona bir sey olmaz(!)

yeniden,
son damlanin
aktigi noktadayim.
ama, damla hala kurumus degil...

3 Mayıs 2012 Perşembe

En zor yolculuk


Ellerimi cebime atip yurudugumde ellerimin kayboldugu bir gundu. Ne ellerimi bulabildim, ne de kendimi… Dev bir demir parcasi elime carpti. Sarsintilar, sancili bir kapinin kurtulus anahtari sanki. Elim orada dugumlendi, demir yigininin altinda kaldi. Cikartamadim, kurtaramadim onu…

Bilmedigim kentlerin hic yasamadigim insanlari ile yasiyordum. Uc saat kalmisti ancak bende hissedilen uc yil gibiydi. Bekliyordum arada bir, dis dunyanin nasil gorundugunu bilmeden ic dunyasinda kalan bir Polyanna gibi. Gectigim yerlerden sayisiz kere yeniden gecerken, gecmisten gelen kareler kapatti onumu. Binalar, zeminler… Bibirine baglandi hepsi kusursuzca! Tanri olmaliydi farkli zamandan gelenleri bir zaman havuzuna toplayan. Butun yasantim ve kentlerim o kucucuk kasabaya zincirlenmisti. Yapmam dedigimi yapmis gibi kuruyordum. Parca parca kopuyordum dunyadan. Genzim, yasam kaynagim olan suyu o ana kadar sanki hic icmemiscesine iskence ediyordu bana. Susuz biraktin bedenin!  Yasam kaynagindan cok onu ceken miknatislara kaptirdin kendini!

Su oldum… Hic bu kadar acitmamisti su, rahatlattigi kadar. Yasami verdigi kadar benden verdigini de almisti o anda. Su arayan telef olmus bir surunun meteor carpmasi sonucu kaynak suyunu bulmasi kadar mucizeydi. O uc saatlik bir yolculuk degil, goc olmustu benim icin. Nereye oldugunu ise, bilmiyorum …  


Yol




zifiri karanlikta
senden once vardigim,
gozum kapali bildigim yollar.
kordum ya ben! gormezdim...

simdi oraya gitsek
adim atmak bile zor.
o yuzden,
zifiri karanligi bekliyorum

isik sana yol gosterir,
karanlik ise bana.
alisamadim ben gormeye,
alisamadim…

Peki ya muzik yapamamak?




Muzigi sevmek zor benim icin. Meslek olarak goremedigimden olsa gerek. Zor geliyor bazen sevmesi, calmasi ve yaratmasi. Cocuk oyuncagi bir seyin yasiniza uymamasi gibi. Guzel muzik yapmak bu kadar zor mu? Ya da amaca gore muzik yapmak mi hayatimiz? Peki ya yaptigimiz her sey muzigin kendisiyse? Bazen dusunurum, boyle milyarlarca yil sonra muzik kavrami nasil olacak diye bos bos...

Bir muzik yapsam bu zamandan olmasa, ne uzun ~ ne kisa… Tarzi, ritmi, melodisi, armonisi… Hic biri olmasa… 4’33’’ gibi de olmasin… Ne akustik, ne analog, ne de dijital. “Utar” gibi olsa insanlarin hayatinda duyduklarinda tanimaya basladigi, benimsedigi. Ben anlatmaktan tukendigimde beni tinlatsa . O zaman iste “hic boyle dusunmemistim!” desek… Teknik zorlugu da icimizde sakli kalsa… Dinlemeye hazir olmadan duysak… Roman okur gibi hayatimizdan bir seyler aramadan yorumlasak…

30 Mart 2012 Cuma

Hamdi Amca

Hamdi Amcayi anlatirlardi,

Bursa yoresinde yasayan, 95 yaslarinda, cok hafif gobekli, ak biyikli, orta boylarda ve kisa sacli bir amcadir kendisi... Cildinde hafif burusuluklari ve catlaklari da var ama yasini asla gostermez derler onun icin. 95 yildir hic degismeyen gulusu ise onun en buyuk karakteri. Bir an olsun o gulusunden hic bir erke kaybetmemis. Yalniz yasar kendisi, kimseye muhtac olmadan. "Hamdi amca senin boyle genc kalmani neye borcluyuz?" diye sorarlar. "Kotu olan ve moralimi bozan bir sey oldumu zihinen ve/ya bedenen hemen oradan uzaklasirim. Bilirim beni yok edip gucsuz kilacaklar. Zayif dusecegim gunun birinde, kirilacagim. Sadece etme-bulma dunyasi degil ki bu evladim! Ben dogarken istedigimin ne oldugunu dusunurken onlar istediklerini bana yaptirirlar. Ben gulmeyi ogrendim daha ilk adimimi attiktan hemen sonra; dustugumde... Dimdik kalkip guldum katilarak! Basarisiz olmak yas malzemesi degil ki evlat. Gulmeni istemeyecekler bazen. Mutsuz insanlar ordusuna katilmani isteyecekler. Problem sunacaklar sana cozumden cok. Gulup gecemeyeceksin oyle kolay~kolay. Gulen insani pek sevmez onlar, batar munasip olmayan yerlerine. Bir de sahte gulenler vardir evladim. En cok ondan korkarim ben. Dost ~ dusman dinlemez onlar...''

Yuzunden gulumsemen hic eksik olmasin Hamdi Amca...

12 Mart 2012 Pazartesi

100

Sualleri kendinde sakli,
Dort bir yani deniz olan bir ada.

Buyuk dedelerimizin yerlerinde
Krom kapli turkuler calardi vuran dalgalar esliginde.

Sayilamazdi,
Doldurulamazdi,
Dokunamazdi,
Goremezdi...

Sadece yureginde tutardi onu...

22 Şubat 2012 Çarşamba

Bir sevda şarkısı



Farkli bir dunya,
Zannetiginiz gibi degil…
Kedim, kucaginda da kedisi
Sevdanin ne oldugunu yasiyorlardi.
Buralardan uzak bir diyarda.
Oraya gitmek cesaret istemez,
Sevgi ister…

17 Şubat 2012 Cuma

63 Burbank st. #21

Burasi beni kucaklayan ocak. Bizim hayatimizi... Kaldiramazsin dediklerini kaldiran... "Donarak olme!" diyen. Bana huzur, vakit ve nakit veren bir siginak.

Yolda yururken karsima cikan; sansim...
En karamsar gunlerimde icinde oldugum yuvam, dort duvar sirtima dokunur, her sey yoluna girer... Belki burada gunlerim sayili. Giderken arkamda ne biraktim diye bakmama gerek kalmayacak izler var.
#21 daireleri onlar. Hayatimdaki ilk adimlar gibi dusup kalkmayi ogrendigim yerler.

...

"Yine mi sen?" demez bana, kapisi her zaman acik.
"Sen bu dunyaya lazimsin!" dedikten sonra elinin tersinin ruzgariyla hayatimi kurtaran.
Bizi aile gibi kilan...
Simdi bu kardeslik pahasina daha fazla insana kucak aciyor, acacak...

Aslan gibi yasadigini zannetmeden, yasami engellemeden kanat cirpan ozgur birer griffon, birer asker yetistirdi.

Ama dun gibi hatirlarim,

Ben istemeden kendi geldi bir kalip cikolata esliginde. Cunku o beni istedi...

Yorgun

Yapmadigim ve yapmayacagim bir sey uzerinden yargilanmaktan yoruldum artik...

29 Ocak 2012 Pazar

Calistay

Orada degildim, ancak bundan yillar onceki 2 saatlik bir calistaydan sonra 2 muthis muzisyen ve bir ogrenci arasinda gecen bir muhabbetten hissedilen enstantaneler;

J.R.: Size sormak istedigim bir seyler var acaba musait misiniz?

E.O.: Tabii ki...

J.R.: Dogaclama yaparken komalari nasil bu kadar ustaca kullaniyorsunuz? Gercekten tuyler urpertici! Bu kadar yerinde ve zamaninda calabilmek cok muazzam bir kulak ister...

E.O.: Muzigin ruhunu yasayarak ve yasatarak yorumluyorsun. Oraya ait olmak gibi. Ait oldugun yeri hissetmeye calisarak cal mesela. Icinden akan muzigi bedenin kisitliyor bazen, filitre gibi...

J.R.: Anliyorum , bunun yasadiginiz tecrubeler ve kultur ile ilgili de bir alakasi var mi?

E.O.: Ister istemez tabii ki oluyor ama bazen gobeginde de yasasan o kulturun bir parcasi olamiyorsun. Kulturun baska kulturler tarafindan somuru altinda ise ozellikle.

J.R.: O zaman sizinle birlikte calarak beni yonlendirmenizi arzu edebilir miyim?

E.O.: Peki, hadi muzik yapalim...

J.R. ve E.O. dolu dolu gecen yogun bir calistaydan sonra bile birbirlerini kesfetmeye devam ederler.


I.H.D. : E? Hani yemege gidecektik? Acliktan kiridik yahu?

E.O. : Tamam gideriz I'cim merak etme.

I.H.D. : Ama zaten yeterince calistay yaptik daha fazla boyle calismaya ne gerek var? Hem zaten cocuk bizim kulturden degil ki? Nasil yapsin onca gosterdigin seyi? Bak! Yapamiyor ki?

E.O. : Yok yok, o yapiyor ve de yapacak. Bak kulagi ve eli nasil da gidiyor.

I.H.D. : Ya olur mu oyle sey? Bu oyle gurbette dogup yapilir mi? Muzigin kendi vatanindan gelmeden o muzik nasil yapilir ki?

E.O. : Yapacak yapacak... Inaniyorum cunku duyuyor icinde bir yerde o muzigi...

I.H.D. : Neyse, hadi hayirlisi diyelim...  Bir an once bitirin de yemege gidelim bari.


...


Bu calistaydan bir sure sonra J.R. ogrendiklerini muzige donusturdu. Yaptiklari neredeyse o gunku ustasi E.O.'u animsatiyordu. Hem de kendisinden cok uzak bir kulturden olmasina ragmen...

Sevgi


"Sevgi emek demektir..."
                                        NNY



*"Sevgi ozgur birakir..."
                                    AUSEY

28 Ocak 2012 Cumartesi

Sukretmek

 Lance Beggs'den kucuk bir alintidir;

Su anda tamamen mutlu musunuz? Durustce soyleyin!
Hakkiniz oldugunu dusundugunuz basarilari elde ettiniz mi?
Eger yanitiniz olumsuzsa, buyuk ihtimalle
yapbozun en onemli parcasini gozden kaciriyorsunuz.
SUKRETMEK.

Derin ve etkileyici bir sukretme duygusu varliginizin

OLMAZSA OLMAZ bir parcasi olmak zorundadir...Tabii
eger surekli mutluluk ve basari istiyorsaniz.

Cicero'ya su soyleminde tamamen katiliyorum:

"Sukretmek sadece tum erdemlerin en buyugu olmakla
kalmaz,  ayni zamanda diger tum erdemlerin de ebeveynidir."

Gercek su ki, kosulsuz sukretme olmadan gercek mutluluk olmaz.

Ve temelinizde mutluluk olmadan da basariyi elde
edemezsiniz.

Diger taraftan, sukrederek yasayan bir insan mutlu ve

basarili olma konusunda husrana ugrayamaz.

"Neden boyle?" sorusuna kisa bir yanit olarak hayatimiza

hukmeden Evrensel Kanunlari bir dusunun. Bu kanunlar
"zihninizi neye odaklarsaniz, onu alirsiniz" der. Negatife
odaklanin, daha fazla negatif deneyimleyeceksiniz. Pozitife
odaklanin, daha fazla pozitif deneyimleyeceksiniz.

Sukretmenin gucu dikkatinizi hayatinizin pozitif

taraflarina cevirmesidir. Zihniniz derin ve yogun bir
sukretme hissi ile kapliyken korkunun herhangi bir
formuna yer yoktur. Iyiye ve hayatinizdaki pozitif
yonlere odaklanarak, bu pozitif yonlerin daha fazlasini
deneyimleyeceksiniz.

Bundan daha da etkili bir yontem de su andaki ve

gecmisteki zorluklarinizi ve basarisizliklarinizi bir
gozden gecirmek ve bunlarin icinde bir pozitif sey
bulmaktir. Bunu bulun ve bunun icin tesekkur edin.
Ve goreceksiniz ki o deneyimde buyumede ve
ogrenmede,  buyuk bir adim atmissiniz. Ileride ayni
zorluklarla karsilastiginizda da cok daha kolay
atlatacaksiniz.

Basarsizliklarinizda olumlu bir sey bulamiyor musunuz?

Yeterince fazla ugrasmiyorsunuz. Konficyus'un su deyisine
bir bakin: "Ayakkabilarim olmadigi icin sIkayet ediyordum,
ta ki ayaklari olmayan bir adam gorene kadar."

Her zaman olumlu bir yan vardir, HER ZAMAN.

Onu bulun ve derinden ve kosulsuzca sukredin.
Ilerideki basarilariniz ve mutlulugunuz buna
dayali olacak.

Sukran duygunuzu ifade etmede kendinizi kisilerle

sinirlamayin. Bu bir insan olmak zorunda degil.
Sukranlarinizi sadece var oldugu icin bir objeye icin
de ifade edebilirsiniz. (orn: bir arabam oldugu icin
sukrediyorum; basimi sokacak bir evim oldugu icin
sukrediyorum) Veya bir deneyim, bir duygu, bir ses,
bir renk, bir manzara icin de sukredebilirsiniz. Bir
grup insana tesekkur edebilirsiniz... dogaya,
Tanri'ya tesekkur edebilirsiniz...

Oyleyse sukretmenin en etkili yolu nedir?

"TESEKKUR EDERIM" demek! Bu ifadeyi istediginiz
kadar detaylandirabilirsinz ama ictenlikle, sevgiyle ve
sukran duyarak soylenmis basit bir "tesekkur ederim"de
bir baska guzellik vardir...

Simdi deneyin. Hayatta en cok sevdiginiz kisiyi

dusunun. Belki bu esiniz, partneriniz, aileniz veya
bir arkadas. Herhangi birisini dusunemiyorsaniz, o
zaman cok seveceginiz birisini hayalinizde yaratin.
Bu imaja tam bir kabul ve sevgiyle odaklanin ve ona
tesekkur edin.

"Sadece sen oldugu icin tesekkur ederim"

"Hayatima getirdigin guzellikler icin tesekkur ederim".

Onlara her ne sebeple tesekkur ediyorsaniz olun,

bunu ictenlikle ve sevgiyle ifade edin. Tam anlamiyla
duydugunuz sukrani ifade ederken ayni anda kendinizi
kotu hissetmeniz MUMKUN DEGILDIR.

Tekrar deneyin. Bu yaziyi okuyorsaniz gorebilme

gucunuz icin sukredin. Eger bu yazi size okunuyorsa,
duyabildiginiz icin tesekkur edin.

Biraz alistirma gerekebilir ama bunu duzenli

yaptiginizda hayatinizin kalitesinde dramatik
iyilesmeler olacak.

Ve ne zaman hayatinizin yolunda gitmedigini

farekederseniz, durun ve su anda ve burada
sahip olduklariniza sukredin. Ilerlemek icin
dogru yolu bulacaksiniz.

Bu arada, bitirmeden neden su soyleyecegim

egzersizi bir sureligine denemiyorsunuz. Bakin nasil
hissedeceksiniz. Insanlari gelip gecerken
izleyebileceginiz bir yere oturun. Mesela bir kafede veya
trende. Gordugunuz her insan icin icinizden bir "tesekkur
ederim" deyin. Hic bir neden olmaksizin. Sadece
diyebildiginiz icin deyin. Bunu sessiz bir sevgi ve
sukran duygusu akisi seklinde yapin.

Sessiz yapacaginiz icin aptal gibi de gorunmeyeceksiniz.

Sadece deneyin. Soz veriyorum kendinizi iyi hissedeceksiniz.

Okudugunuz icin TESEKKURLER!

25 Ocak 2012 Çarşamba

27 XII '10

bu gece
huzunluyum biraz.
kulaklarim seni duymuyor.
gozlerimi kaciriyorum
olur olmadik yerlere.
benim icin ~tacet~,
senin icin de...

Sarap

Sarap sisede durdugu gibi durmuyor derler. Ben ise durdugu yerde nasil durdugugunu merak ederim. Asil, uslu ve huzurlu... Bazen bir odanin kosesinde, rafta veya bir mahsende bekler, zamani geldiginde acilmak uzere... Hepimizden yasli olanlari da vardir ayni eski cinarlar gibi. O mahsende yuz yillarca uyurlar. Isik gormeden, ses duymadan, nefes bile almadan. Gun gelir, yillarin verdigi agir-baslilikla degerinin verdigi kadar kagit parcasina huzuru bozulur. Bir insan onu yapip mantarini kapatmis, dinlenmesi icin yuvasina koymustur. Evvel zaman sonrasindaki baska bir devrin insani o mantari acar. Belki entellektuel derecede genel kulturu vardir, belki sinirsiz parasi olan bir fanidir, belki merak , belki de sirf alkol almak icin... Sarap, uzun bir aradan sonra ilk sarsintilari yasar, dogum sancisi gibi. Ne olup bittigini daha anlamadan kadehlere bosalir. Kimi yudumlar siirlere donusur, kimisi muzige, kimisi devlet meselelerine cozum olur, kimisi ask yapmaya yarar, kimisi olume sebep olur, kimisi agizda essiz bir tat birakir, kimisi nese katar, kimisi keder... O gecen yuzyillar bir anda kaybolup gitmis midir?  Kimse onun biraktigi yillara kadeh kaldirmaz... O baskalari icin kendi ayaga kalkar, selam verir ve sahneyi terk eder.

Sarap olmak vardi,
yasadim diyebilmek icin...
Serefe!

18 Ocak 2012 Çarşamba

.TEB., FA anahtari ve Mor Surup gibiler

.TEB.'gen gelenler onu hatirlatiyorsa,
FA anahtari animsatiyorsa,
Mor Surup kadehi hala oyle kokuyorsa,
Henuz dibi gelmemis demektir...

7 Ocak 2012 Cumartesi

misvak

aşağı,
yukarı,
aşağı ,
yukarı,
aşağı ,
yukarı,
aşağı
...