26 Haziran 2010 Cumartesi

Kedipati

`Doganın bize farkettirdigi bazi guzellikler vardır,
Bi de bizde doganın fark edemedigi bazı guzellikler…`
Bir gun, farklı bir gun…
Her zaman oldugundan daha farklı.
Ama belki hep aynıdır?
Bazi gunleri olur ya, o `gunleri` olan insanların .
Kendi buldukları gun kavramı içinde kaybolup dururlar.
Kimisi hic bitmesini istemez,
Kimisi o gunleri sayar, bil(me)dikleri seyler ugruna…
Doga misyonunu şiirsel bir guzellikle yaparken,
Insan vizyonunu destansal bir derinlikle hazırlar,
Ama o gun,
Hic bir zaman hissetmedigim ve belki de fark etmedigim `o` nu duydum.
Sesi bir kedinin miyavlayarak insana birseyler anlatmasi kadar narin ve mukemmeldi…
Bos konusma kavramina karsi bir kukreme gibiydi.
Hic olmadigi kadar anlamlı ve derin…
Bu derinligin içinde,
Dusunce okyanusumun ortasindaki bir adayı gordum sanki.
Adanın ustunde bir ayna vardı,
Bir tarafı benim dusuncelerimi bana yansıtırken,
Oteki tarafı `o` nun duşuncelerini okyanusa guneş süzmesi edasıyla yansıtıyordu, adeta içimi ısıtırcasına.
Sevgi kavramına olan dokunuşu,
Beni patisiyle kavradı sanki.
Eşi benzeri olmayan,
Hic bir zaman kıyaslanmayan,
Ne sınır ne de sınırsızlık kavramı olan...
Saf bır ışık süzmesi gibi.
Fiziksellik ile zihinsellik arasindaki fiziksel olarak yok edilemeyecek bir zihinsel bag idi bu ışık süzmesi.
Hiç hissetmedigim kadar güzel,
Hiç varolmamış kadar özel,
Hiç anlamadığım kadar anlamlı,
Hiç çözemediğim kadar kolay,
Hiç düşünmediğim kadar derin,
Hiç beklemediğim kadar yakın,
Hiç anlatamadığım kadar anlaşılır,
Hiç sevmediğim kadar sevgi dolu,
Hiç ozlemediğim kadar `...` dolu.