27 Aralık 2011 Salı

Oda

Gec vakitte tartismislardi o odaya yakin bir yerlerde. Her sey orada baslamisti ve baska bir odada son bulmustu...

24 Aralık 2011 Cumartesi

Zihin 6

Ben oraya girmem, mesken de yapmam. Tohumlari onceden eklimistir. Biz buyudukce onlarda buyur zihinlerde, kokunden kendi gelir. Ne icerden, ne de disaridan emaresi vardir. Sarmasik gibi yukselir, sarar her yerini. Ya da o hep ordadir ilk tesrinden beri, buyudugumuz icin sarmasikla kapli kalibimiza sigamamaya baslariz. Onu kabullenir, dikenlerine katlaniriz...

22 Aralık 2011 Perşembe

Dunyanin en guclu kadini...


O yasadigi onca seye karsi direnen,
Maddi~manevi olarak mucadele veren,
Hic bir zaman duasini eksik etmeyen,
Yasina gore enerjisi hic tukenmeyen,
Surekli bizleri dusunen,
Gucune hayran kaldigim,
Gercek inanci olan,
Tapilasi insan,

Tek kadin…



Ben mutluyum. Evet evet, bu sartlar altinda mutlu olmam gerek. Kendi mutlulugum degil mi? Insanlarla da bunu paylasmak guzel. Belki bir zamanlar mutluyduk ki hala oyleyiz?…  Ama icimde bir mutsuzluk var. Ayni anda mutlulugu ve mutsuzlugu tadiyorum sanki. Ben mutluyken bazi insanlari mutsuz ediyorum ister istemez. Burada oldugum icin… Siz, biz boyle iken, ne gerek vardi? Bazen diyorum niye buradayim diye. Deger mi bunca fedakarliga ve vakte diye? Bilgimi, varligimi ve egomu tatmin ettigim icin mi buradayim? Muzik icin mi? Kendim icin mi? Kaderim mi? Neyi animsadigimi bilmiyorum artik.  Peki ya burada olmasaydim? Yine olmayacakti… Kendi kendine cigiran bir saksagan iste. Insanca, ilkel ve basit dusunceler bunlar.

Nobel odullu Daniel Kahneman‘in konusmasini izliyorum da, terazide bir denge olmayacak gibi. Iki mutlulugum var bu dunyada. Biri benim, biri senin. Bu hepimizin birbirine karsi olan tek bagi. Iki mutlulugumuz var herkese karsi, her seye karsi. Terazinin esit durmasi olanaksiz. Soyle bir etki-tepki isliyor sanki: Terazidek su gibi … Ben mutlu olacagim bir seyi yaptigimda seni mutsuz edebilecek bir bosluk yaratiyorum . Mutlusun ama o anda bunu bilemezsin. Mutsuzlugun dengesi arttigi an o bosluga dusuyorsun cunku. O zaman terazideki mutluluklardan biri agirliktan yere dokuldugunde oteki taraf yere cakiliyor ve ama bu sefer az once butun agirligi yere dokulen mutluluk yukari cikmis oluyor? Yukaridan akan taze suyu alip guce denge getirmeye basliyor. Buna benziyor mutlulugumuz. Ama tek bir fark var terazinin bir kismi senin oteki kismida benim degil. Bizim terazimiz o, terazilerimiz…

Bunun uzerine Billy Joel’un sarkisini dinlemek iyi geldi…



Bulasik


Bana kizgin,
Bir takim bulasiklar yikanmakta.
Yuzume dahi bakmazdi.
Ismiyle hitap ederdi ya oyle zamanlarda…
Bulasik yikadigini izlemek,
Hic bu kadar huzur verici olmamisti!
Meditasyon gibiydi.
Kopukler gok-kusagi,
Deterjan ise kirmizi bir elma.
Bardaklar , canaklar ise
Cimlerin sesi gibiydi.

-sin


Bazi seyleri cok yapmayacaksin… Emir degil bu… Bizlere de degil bu!



Cok buyutmeyeceksin gozunde, yoksa baska gozlerde kuculursun.

Cok calismayacaksin senden zorla istedikleri gibi, kendinden istedigini yapacaksin.

Cok umursamayacaksin bazi seyleri, umursanmazsin cunku umursadigin kadar.

Cok beklemeyeceksin bir seyin gerceklesmesi icin, oluyorsa sadece yap!

Cok dinlemeyeceksin herkesin sozunu, biraz kendini dinleyeceksin biraz da sukuneti.

Cok bilmeyeceksin, bilgiden zarar gelmez ama bazi seyleri bilmek fuad’dan alir seni.

Cok ezbere yasamayacaksin hayati, orada olmadan bilemezsin gercekleri.

En iyi olmaya calismayacaksin, cunku herkesin en iyisi farklidir.

Yargilamayacaksin insanlari ilk gordugunde ve son gordugunde, kirip atabilirsin. Sonra da pismanlik gelir son gorusunden sonra.

Hayir demeyi ogreneceksin “keske evet deseydim” demeyi biraktigin zaman.

Yasayacaksin omrun el veridigince, baskasi olmaya calismadan.

Yardim edeceksin ve yardim istemeyi bileceksin yoksa zamani karsina alirsin.

Beklentilerinin otesindeki beklenmeyene hazirlikli olacaksin her zaman.

Hayatta bazi insanlar icin nimet olan seyleri sikayet unsuru olarak gormeyeceksin. Gercek sikayetin, insanin birbirine karsi yaptiklari olsa bile, kabullenmenin otesinde bir seyler yapmayi bileceksin.

Tek kitabi olan adam olmayacaksin, kutuphanen olacak bir yerlerde.

Sizli~bizli konusmayacaksin, bolunursun, ayrilirsin…

Asla degisemeyeceksin cunku surekli geliseceksin.

Sevginin otesine gecmeye calismayacaksin, aksi takdirde incinirsin. Cunku sevgiden daha otesi yok.

+10


10 sene buyudum mu simdi?
10 yilin tecrubesi daha agir mi basar?
10 yasindayken yok muyudun sen?
10 puan onde mi basladi peki?
10 parmak fark mi var?
10 yil beklemek zor mudur?
10 kere 10 niye 100 yapar?
10’dan baskalari da var midir?

Niye soruyorum ki bunlari, 10 sadece bir sayi…

Agac


Westland’in kosesindeki parkta duran dev koklu bir agac oldum bugun;

Ne mevsimler gordum ben, zorlu hava sartlari... Sayisiz ve farkli uyrukta insan ve hayvan tanidim cogunlugu hayatta bile olmayan. Ilk buraya gelenleri gordum. Onumde savasanlari, birbirine kiyanlari. Gun geldi beni de damgaladilar, bir ulkenin mali oldum. Zamaninda at arabalari ve faytonlar gezerdi etrafimda. Yeni yeni binalar yaptilar eskilerini yikip. Ne yanginlar ve kazalar gordum. Kiymetlilerini kaybedip bana sarilanlari…  Envai cesit sesler duydum, ambulansindan red sox maclarina kadar. Yanimdaki kardeslerimle birlikte buyudum.  Guney batiya dogru uzanan dalimin altindaki o bankta ne evsizler gordum uyurken ve de goz yaslariyla birbirlerini kaybetmekten korkan eski sevgililer. Her haftasonu etrafimda dolanan sarhos gencleri gordum. Doguya dogru uzanan dalimda yetisen sanatcilari, genius killerlari gordum, alt yapisi kurulan gelecek vaad eden tarikatcilari da. Icimde huzur icinde yasayan yasam formlarini, spor yapanlari, para dilenenleri gordum. Gunlerce esyalarini satmak icin sirtima dayananlari.  Oksijen artik eski gunleri mumla aratir oldu. Sehir agaci oldum ben. Anlat anlat bitmez…

Bundan asirlar sonra sizin goremeyeceginiz seyleri de gorecek bu nacizane bedenim. Tabii gun gelirde bana ihtiyaclari oldugu icin kiymazlarsa…

Mösyölere

Lutfen agzinidan cikanlari kulaginiz duysun!
Matmazelleri uzmeyin...
Onlar da uzebilir,
Onlar da insan tabii...
Ama uzeceginizi bilerek uzmeyin!

20 Aralık 2011 Salı

8th


Harmony,

I tried bunch of combinations…
Poly-chords, constant structures,
Quartals, upper structure triads,
Rockin’ 5ths, basic 3rds and octave 8ths,
Ultra gigantic spread voicings,
Carnatic and penta-poly pedal points, drones,
Even Micro Tonal harmonies
Or just one pitch…
It ‘s not happening!
Harmony is not there.
What should I try?
Or not?

Just listen it…

20 XII ‘11

214. Sone


Atlantik uzerinde ucan bir kayiktan yaziyorum.
Gok yuzu alacakaranlik.
Bu karanliktaki derinlerde hala avlananlar var.

Sorma niye 214. Sone diye.
Her gunun, ayin, yilin soneleri vardir.
Yazilan, yazilmayan.
Yazdikca silinen…

Bazen enseme soguk bir hancer saplaniyor.
Nereden geldigini goremedigim bir hamle.
Belki bir seftali kokusudur?
Ya da Charles’da yuzen kelimeler?
Eflatun rengi dusunceler sarmis dort bir yanimi.

Yumurta, domates ve kekik.
Hatali yazilmis makaleler,
Eskimis trenler,
Ay isigini icine alan enkaz halindeki eski bir oda,
Havlular ise yerlere atilmis,
Mayalardan kalma bir yuzuk,
Kopuk,
Biraz da Pablo Neruda…

Sila hasreti cekeriz biz,
Hatta henuz gidilmeyen yerlerin ozlemini.
Kurekler cekilir karaya dogru.
O yuzden sansliyiz biz…
Ulasmak istedigin yildiza ulasmak,
Eskisi kadar muhim degil.

Yine bir yerlere gidiyorum ben.
Bekleyenler var,
Tat farkli,
Nabiz dusuk…

Oyle iste…

10 Aralık 2011 Cumartesi

Muzik ve o cocuk...


gozleri dolu,
titreyen bir ses.
bana o kucuk cocugun nasil sarki soyleyip muzik yapmaya calistigini anlatiyor...
ama sessizlik,
o anki en guzel muzik idi.
onu dinledim.
muzigi ilk yaptigindaki
o hazzi yasadim,
heyecani...
baska hic bir sey yasatamazdi
o hissi
o'na, size…

Simrug ve 30 Kus efsanesi...



Eger biz kus olsaydik, eger olsaydik!
Oyleyiz aslinda... Cunku kuslar aglamaz...
Kuşların hükümdarı olan Simurg Anka, Bilgi Ağacı’nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş.
Kuşlar Simurg’a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg’u bekler dururlarmış. Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler.
Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg’un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg’un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg’un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler.
Ancak Simurg’un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı’nın tepesindeymiş. Oraya varmak için yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş. Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. Yorulanlar ve düşenler olmuş.
Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp; papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş(oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış); Kartal; yükseklerdeki krallığını bırakamamış; baykuş yıkıntılarını özlemiş, balıkçıl kuşu bataklığını.
Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış. Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi “şaşkınlık” ve sonuncusu Yedinci Vadi “yokoluş”ta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş. Kaf Dağı’na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış.
Simurg’un yuvasını bulunca ögrenmişler ki; “SİMURG ANKA – Otuz Kuş” demekmiş.
Onların hepsi Simurg’muş. Her biri de Simurg’muş. Simurg Anka’yı beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yokoluşu da yaşadıktan sonra bile uçmayı sürdürerek, kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için kendimizi yakmadıkça, her birimiz birer Simurg olmayı göze almadıkça bataklığımızda, tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız. Şimdi kendi gökyüzünde uçmak zamanıdır.

"X" kisisi olmak


Kesinlikle olmayi istemedigim bir sey.  Oyle anilmak ve anmak bile rahatsiz edici. Son derece dogal ama ne yazik ki benim icin degil. Gecmisten bugune kadar gelen karelerin gelecegi yok. Gideri de yok... Mesele nesnel olmak degil, sadece “X” kisisi olmak…

Guney Terminali

Gece ~ gunduz yoktur orada
Insanlar uyumaz,
Uyur gibi yapar.
Kutup yildizina bakarlar
Sevdiklerini bir kez daha gorebilmek icin.
Kimler kimleri karsilamistir,
Kim kime sarilmistir o ozlemle...
Kuzeyin sogu ile Batinin sicakligi birlesir
Guce denge gelir.
Bilinmeyene yolculuktur o kapilar.
Her gelisin ayri bir hikayesi vardir
Ilerleyen adimlar ve tekerlek sesleri esliginde
Anlatirlar uzay bosluguna.
Trenler, otobusler, taksiler...
Geldigine sevinenler,
Gittigine uzulenler de oradadir.
Yasamistir ya birileri orada
Etrafta gezinir ruhlari
Hayatta olsalar bile...



ATM


Yolda yururken hesap-kitap yapiyordum. Yapmis oldugum ekonomik paketin ne denli basarili olduguna dair dusunceler icerisindeydim. Havada sagnak bir yagis vardi. Buranin deyimi yerindeyse kedi ve kopek yagiyordu. Bir yandan da Occupy Wall St., Occupy Boston vs. gibi Amerika Birlesik Devletleri’nde baslayip dunyaya yayilan ayaklanmalari dusunuyordum. Kimler yapar, nasil yapar? Bu bir devrimin baslangici olabilir mi? Artik insanlarin kac gobektir yapilan bu ailevi yonetim sistemlerine karsi ilk ve son defalik olan serzenisin tutusmasi mu bu? Parayi tutana parayi gondermemek… Parasini gondermemek ve carkin donusunu durdurmak. Bazilari icin kulaga hic hos gelmiyor. Internet uzerindeki bilgi akisina ve bunu filitrelemelerine ragmen insanlar bir seylerin duzgun gitmedigini dusunmeye basladi. Kim bahsediyor ki esit yasamaktan ya da kapitalist sistemi kominizme cevirmekten? Insanlar iyi yasamayi istiyorlar… Tabii ki isteyecekler! Ellerinden alinan maddi sebeplerden dogan mutluluklari kaybetmek kesinlikle onlarin sucu degil. Dogdularsa bunun icerisinde dogdular. Fidel Castro’dan Chavez’e, Kaddafi’den Che Guevara’ya kadar pek cok lider insanlarin dogduklari ulke ve konumlara gore kendi capinda bir sey yaratmaya calisti. Ne kadar basarili-basarisiz oldu orasi debaya acik ancak niyetlerinin gercekte ne oldugu olayin en onemli noktasi. Bunu da en iyi o yorenin insanlari bilir...

Butun bunlari dusunurken ATM’ye para yatirmak icin girdim. Arkadasimin gondermis oldugu bir miktar parayi kendi hesabima gecirmem gerekiyordu. Isimi halletim. Su an yazmasi bile gercekten cok zor ama onca gecen zaman suresince bankanin icinde duran evsizi o kapidan cikmak uzereyken bana seslendiginde fark ettim. Bana “Iyi geceler efendim!” dedi.  Arkami dondum, onu gordum ve tesekkur bile edemedim uzuntuden… Yagmur ise bardaktan bosalircasina yagiyordu. Hic yurumedigim kadar agir agir yurumeye baslamistim. Gozyaslarim yagmurla birlikte karisiyordu. Kendimi tutamadim… O kadar sinirliydim ki elimi yumru halinde sikmistim ve kaskati kesilmisti. Eve gelmistim sonunda. Derin bir of cekerek masaya oturdum ve kurulanmaya calistim. Dunyada boyle seyler hep oluyordu ve olacakti. Ben de ardi ardina bunlari goruyordum... O gece benim icin evsizin diledigi gibi iyi gecmemisti. Gun bitmisti, ben de bitmistim…


7 Aralık 2011 Çarşamba

Gulumse

Bir kez daha ogrendim bildigim bir seyi. Gulumsemenin gucunu, zaman zaman ne kadar da zor ama kolay oldugunu. Paha bicilmez bir karsiligi ve huzuru oldugunu.

Hatta ayna gibidir o, gulumseyince size geri gelir ve daha da guclenirsiniz.

Candle

There are 13 different "Dream" on it as well as true-life experiences...
And
Two different paths from ashes...
They raised before death so,
It's just a candle for someone else.
But
It's more than a candle...

3 Aralık 2011 Cumartesi

Erkan Oğur'dan "fuad"



Eskiden bu yaziyi sevmistim...

Kalb öncesi zamanlar vardı,..

Sonra mucize gerçekleşti,kalbin oluşum süresi tamamlandı. Emir geldi ve kalb atmaya başladı... O ilk darbe anı ve hareketin başladığı hayat noktası "fuad" ile sarsılır cisim... Gücü vardır, sesi vardır, ritmi vardır... Kalb, hayata hevesle, tüm gerçekliği ile başlar... Hızlanmalar, yavaşlamalar, heyecanlar, korkular, aşklar, mutluluklar, hüzünler, müzik, coşkular, keskin şoklar, gider bozuklukları, yetmezlikler, hastalıklar, durma ve yeniden başlamalar...

Derken cisme gelen sinyal ve durma anı..."fuad" en küçük sonsuzluktan en büyük sonsuzluğa, yokluktan varlığa kainatı başlatır, "fuad"... Orada artık ne son ne de ilk olmak tariflenemez. Mutlak varlık yegane gerçektir... Kalb öncesi, kalb anı, kalb sonrası sorularını kendime sormaktayım... kalbin kırıldığı an vardır ki, o hayat noktasından "fuad" dan kırılır. kalbin en mutlu olduğu an "fuad" dır... "fuad" ile görür, duyar, dokunur, tadar, koklar, sever, gariplikleri sezer, hissederiz... ve "fuad" ile düşünürüz. Yeteneklerimiz, ve hatta hiçbir zaman keşfedemeyeceğimiz yeteneklerimizdir fuad... Mantık kalbimizde şekillenir ve nasibimiz ölçüsünde acımasız ya da sevgi dolu olabilir.

Bu müzikler, insan ve insan dışında bilinen, bilinmeyen ve hiçbir zaman bilinmeyecek olan, ya da ileride keşfedilecek canlı, cansız her nesnenin özündeki eksiklikleri tamamlamada karşılıksız hizmetkar olan "fuad" özlemi ile insanlık hayaline armağanıdır...



*yasam enerjisi...

2 Aralık 2011 Cuma

- Kaza -

Bu hayatta hic bir sey geliyorum demez. Yirmi saniyelik bir gecikmeye sukur edecek kadar olume yakin olmak bile var. O yirmi saniye bir omre bedel sanki?

1 Aralık 2011 Perşembe

Il1uzyon


Bazi seylerin boslugunu hissetmessiniz.
Size yapilan bir il1uzyondur cunku o bosluk.
Veyahut kendi kendinize yapmaya calistiginiz.
O olmadan da yapabilirsiniz.
Tek yapmaniz gerken ise
Il1uzyonunu yaratmak!


(...)


Bugun birisi daha gitti.
Iste gercekten "gitmek" budur?!?
Boyle gitme, lutfen...

(...)

*Hayati uc noktaya sigmayanlardan...