26 Mayıs 2011 Perşembe

Bunalim...

(saatimden gelen ses: 60 BPM...)

Tik!

Tik!

Tik!

...

...

...

zaman,

gecmek
bilmiyor
sanki?

25 Mayıs 2011 Çarşamba

Bu sefer Neruda...


Aşk, erkeğin ve kadının aşkı,
eğer gittilerse onlar, nereye gittiler?

Dün, dün sordum gözlerime:
ne zaman göreceğiz birbirimizi tekrar?

Ve değiştirirsen görüntüyü
çıplak mıdır ellerin yoksa eldivenli mi?

Nasıl kokar göğün söylentisi
şakırken suyun mavisi?

Pablo Neruda

21 Mayıs 2011 Cumartesi

Sana Sone -III-

Artik sessizligimin derinligi yazacak,
Boslugun yogun oldugu o an parlayacak,
Sadece bakislarim konusacak.
Bu ruh rol yapamayacak,
Seninle de yasamayacak,
Iste Kaptaninin kaybolan o sancak...
Kim bilir belki de beni sonra anlayacak?


*:o(

20 Mayıs 2011 Cuma

Duvar

Kelimelerin kiyafetsiz kaldigi ve carpip dustugu bir duvara konusuyordum.
Sahte bir duvardi bu, insanlarin yoktan varettigi.
Bagirsam yersiz, fisildasam ince saz...
Zaman yok, sen yoksun, ben yokum, biz yokuz...
Hepiniz o duvara inaniyorsunuz!
Bana degil...


*Asla incitmek istememistim... Incitmekten korktum ama kendimi incittim sonunda. Iyilesmeye calisiyorum hala... Duvara cok sert carptim...

18 Mayıs 2011 Çarşamba

Dongusel

Kozasindan cikmis olan korku,
Bu diyarlari bilmeden geldi...
Arisi ve bali,
Onlar olmadan yasayamazdi...
Taa ki kanina isleyen bir civa soguklugu ile etkisini gosterene kadar.
Yarindan bu gune akti,
Dunu kapatti...
Kuzeyi ve guneyi yer degisti...
Arinin ignesi cok derinlere batiyordu.
Dogumu ile batisi ayni anda gormustu ve soluyordu onu birden bire.
Hic beklemedigi bir an,
Yasam geldigi yere dondu...
Buz kesildi icindeki ates ile.

Dunya degismedi,
O degisti,
Sen degistin,
Ben de degistim...
Martilar hic gocmedikleri -olmayan denizlere- goctuler.
Denizi yarattilar!
Bilinclerinde...
Ama hepsi o denizde yasadi,
Kimisi goctu,
Kimisi yasamadi...

Bebegin ilk topalladigi an,
Yoklugu yaratanin onune dustu..
Egildi ama kafasini onu gorecek kadar kaldiracak gucte degildi.
Karanlik...
Soguk...
Yalniz...
Uykuya daldi doguya dogru.
Bekledi sadece,
Uyanmayi...
Ruyalarinda sicakti sadece...
Buzun icindeki ates ise
Eritmeye basladi buzu.
Uyandiginda ise,
Ne soguk ne de sicak vardi..
Sadece kendisi
Ve bulutlarin arasindan suzen bir gunes isigi...
Adeta tanri gibiydi.
Ona inandi!
Isindi ve isitacakti ...

Birisi bu durumu pek sevmedi sanki.
Isigi geri aldi,
Hem de cok derinlere.
Onu geldigi yere geri goturdu.
Istemedigi yerlere...
Isiginin parlamadigi ve yansimadigi,
Kimsenin gormeye curret edemedigi bir yer.
Kirilan isik,
Kendini yansitip atesini sondurdu...
Soguk...
Yine hem de her zamankinden daha fazla!
Geri geldi,
Parmaklarin birbirine carpip kirilacagi kadar soguk...
Titreme...
Sicagin yeniden gelecegi gunu beklemek,
Onu,
Yani tanriyi beklemeye basladi yine...
Ama bu sefer
Zaman onu bitirdi...


* Cozemedik ki cozulemedim... Not defterinde anlatilanlari son kez olsun dinlemek. Belki de yillar sonra dinleyebilmek... Ilk kez gormek o kucucuk cocugu! Ya da son kez...

2 Mayıs 2011 Pazartesi

Sana Sone -II-


Mektubunu simdi bitirdim,
Sicacik ellerimle kapattim
Ta ki sen acana kadar.

Yazarken kelimelerime baktim,
Sen okurmuscasina okudum
Sonu gelene kadar.

Zihnimi ve ruhumu kagidin bir kosesine koydum
Onlara dokunup seni aldim,
Kalemim ile cumlelere donusunu seyredene kadar.

Bu hislerin kelimelere donusmesine sasirdim.
Her seferinde, icimdeki titresimleri kelimeler ile yansitmaya calistim.
Sana kebuter-i name-ber tarafindan ulastirilana kadar.

Ama yine olmadi...
Yine bir seyler eksik kaldi.
Ta ki ben sana ulasana kadar.


*Bunca zaman sonra niye hala onu "kesfetmeye" calisiyorum, bilemiyorum?