3 Aralık 2008 Çarşamba

Scope

Dil, gerçekleri hiç bir zaman anlatmayı başaramaz..
Sadece başardığını zanneder, anlayan da doğru algıladığını... Bilgi akışı dizgisi uğruna...
Peki ya düşünce?
Yaratıcılığımızı ve farkındalığımızı bize uyandıran sonsuz denizdeki evrimin, kalıtımsal olarak bize bıraktığı yegane parçası mı? Kaynağının bulunamayacağı bir süreci yaşadığımız rastlantısal bir zaman diliminin sahne oyuncuları gibi. Olduğumuz yer ve zamandan belki hiç bir zaman olamayacağımız bir yerdeki zamana gitme çabası .. Kaynağı tükenene kadar yeni kaynaklara akan bir su damlası sanki. Aslında her zaman tek olan ama var olduğu sonsuz denizden terk bir damla. Yalnızca yaşamak ve bilgi deformasyonuna uğramamak için ortaya kendini atan saçaklı bir yaşam formu.
Peki bunca şeyi "yok olmamak" için mi savunan bir yaşam formu muyuz biz?
Kaybedecek hiç birşey yokken ,kaybedilecek şeyleri kendi kendine yaratan bir form...

Utar,


* Mercegimde ilk goruldugu andi. Onun ruhumun derinliklerine kadar inecegini nereden tahmin edebilirdim ki? O bakislardan mi?