13 Haziran 2011 Pazartesi

U.A. - Onsoz


Bu yazim ilerde dusunup yasayacagim, kesfedecegim ve yazacagim bazi seyler hakkinda bir onsoz ve kisa bir ozet niteligindedir. Bahsetmek istediklerim kelimelerin dogasi ile yozlastirilmis ve anlamsizlasmis gibi gozukebilir, dolayisiyla yanlis dahi anlasilabilir.

_____________________________________________________________


Gunesin batidan dogacagi bir gunu hayal edin, bir an herseyin gercek olamayacak kadar guzel oldugu bu dunyadaki zit cekim yasasina karsi bir zitlikta mukemmelestigini... Zannetiginizden daha olagan bir sey bu... Hic uretmediginiz kadar varolan bir sey! Zihnimizin derinliklerinde olan ve milyarlarca insanin arayip bulamadigi bir sey! Peki ya bulanlar?


Zaman ve bilinc, bilinci isleyen zaman, bilginin yogunlugu ile her zaman ogrenmek, ogretirken ogrenmek, olmayan bilgiyi yaratmak… Tamam, hersey bu noktaya kadar guzel ama zamanin bu surecteki etkisi, olayi algilarimizin otesinde bir evren oldugu gercegi ile ortusturmuyor. Peki bu ne demek? Bunu cocukken dusunmustum; kas hafizasi, zihindeki algilar ve yetenege gore yonelmeler, temel 5 duyunun otesindeki duyular ve daha sayamayacagim milyarlarca sifatlandirilmamis oge-yeti. Bunlarin islenmesi ve benimsenmesi icin surekli bir zaman gerekiyor. Zamaninda liderler ustun irk yaratmak icin bu yoldaki en iyi kombinasyonlari kisitli zamanlar icerisinde yaratmaya calisti. Gerek psikolojik, gerek politik/siyasal, gerekse fizyolojik deneyler ile. Yasantilari ile bunu odeyenler bile vardi... Bilginin bir ruhu, enerjisi veya kimyasi olmasi olasiligi halen kesfedilemeyen bir sey aslinda... Ayni yasam enerjisi gibi. Dusunsenize beyin gibi bir organin verileri alip isleyen bir elektriksel fonksiyonu soz konusu iken, yapabileceklerinizin siniri yok gibi aslinda? Buradaki sinirlardan birisi zaman oluyor. Neden bir seyi dusundugunuzu hic dusundunuz mu? Basit bir ornek verecek olursak: Yeni dogmus bir bebekten nukleer reaktor yapacak o bilgiyi bilmesini bekleyemezsiniz ancak o bebegin onu ogrenecegi zamansal, materyallere bagli , lojistik, cevresel ve diger yonlendirici insanlar&hocalar araciligi ile o bilgiye ulasacagi kompleks parametreler ile dolu bir omurden bahsedebiliriz. Cok enteresan oyle degil mi? Hayal ettiginizin bir seyi gercege donusturebildiginiz belli parametreler ve olasiliklar var, ve bu taslari doldurdukca o nokta bir sekilde size geliyor (dusundugunuz gibi olmasa bile). Bu noktada merak ettigim sey ise beynimizin %10’luk bir calisma dilimini farkli noktalardaki aktivite ve farkindaliga gore kullanip, bilgileri alip butun bunlari nitelendirebiliyorsak, buradaki zaman surecini yok edebilmek sureti ile bu orani teorik olarak bilinen %10’un ustune cikartmak mumkun olsa gerek. Sonuclari bir yigin varsayim olabilir ancak reptil dusunce ve genetik dogamiz bu oranin ne yazik ki dominanti oluyor resmen. Bu ne demek oluyor? Dunyada insanlarin su ana kadar yaptigi herseyin yok oldugunu varsayarsak, yasama mucadelesindeki ilkel neandarthal seziler devreye girecektir. Temel ihtiyaclari aramak, bulmak olan ve etraftaki insanlar ile bir suru zihniyeti ile yasayacagi, gruplasacagi, takim isi yapacagi, digerlerine karsi guvensizlesecegi bir dejavu gibi tarihi bastan yazacaktir. Hayatini kaybedenler de olacaktir tabii... Bu noktadaki bilgileri yaratmak (bilim, sanat, iletisim, kultur v.b. - kisacasi her sey) rastlantilara, deneysellige ve bir seylere bagli kalma ihtiyaci ile yasama tutunma istegine donusecektir. Bu bilgiler savunulup insanlarin leyhine kullanilacaktir ve tabii ki aleyhlerine... Mesleki degerler yargilancak, para olmadigi icin alacak - verecek beklentileri farkli bir hususa donusecektir. Suyun yerini bilen/bulan yasayacak bilmeyen olecektir bulundugu o lokasyona gore. Aslinda ne kadar zor sartlardan arinmis bir sureci atlattigimizi biliyor olmaliyiz su an yasadigimiz dunya icin(!)


Nano psikolojik bir bakis acisi ile soyle bir deneyimden bahsedelim ki bence bu benim kafamdaki varlik felsefesini bile sorguluyor. Bir kac ornek ile bunun nasil oldugunu dusunmeye ve ommepati yapmaya calisalim… Mesela cok haz aldiginiz bir yer (herhangi bir an, bilgi veya kisi de olabilir) dusunun, manzarasi, muzigi, ruzgari, kokusu, dokundugunuzdaki temasi, sicakligi, huzuru, kokusu, varligi ve daha pek cok niteligi ile. O lokasyonda var oldugunzda yasadiklarinizi sadece orada oldugunuzda yasiyorsunuz oyle degil mi? O ani her an yakalayabilir misiniz? Bir acidan tabii ki kesinlikle hayir. Ama… Bu duygusal ve nano psikolojik kimyayi dunyanin neresinde olursaniz olun yapabileceginiz potansiyelinin farkinda olmak, sizi patalojik ve sizofrenik vakaya cevirmez! (Burada anlatmak istedigim seyi daha ilerde anlatacagim su an yanlis anlasilmaya cok musait.) Bunu yapabilmenin yontemi cok kompleks ve zor gibi gozukse de aslinda basit ve kolay. Demesi kolay ama yapmasi zor olan seyler gibi. Isin en ilginc yani da bunun kolay oldugunu bilebilecek bir durtuye sahip iken, her seyi o an orada olabilmeye, o ana sahiplenmeye ve ihtiyac duymaya iten sinirlamalarin ve sub-egolarin olmasi. Bilgiyi kesfederken bile aslinda bu yolu izledigimizi dusundunuz mu hic? Su an durun ve etrafiniza bakin, (bu yazinin yazim ve size ulasma sureci dahil…) etrafinizda varliginiz ile birlikte olan herseyin bir yapilanma ve olusum sureci var. Yani herseyin icinde insanoglu olarak yorumlayabilecegimiz bir bilgi var… Oldukca fantastik olsa gerek?! Bu durumun tam tersi daha dogrusu istem-disi olani stres altinda oldugumuz veya kotu olarak nitelendirdiginiz seyleri animsadiginizda da gecerli. O dusuncelerin hangi zaman araliginda ve nereden gelip bizi buldugunu merak ederim. Olmadigi zaman olan seyler bunlar… Ama kaynagini bulamayiz o an icin.


Isin bir de sosyal yonune bakalim. Gunumuzde mesleki bilgilerin bir kismi aslinda insanlarin kendini guvende, adil, sosyal guvence ve haklar cercevesinde, birey veya grup olarak hatri sayilir ve/ya kabul edilebilir derecede soz ve para sahibi olmasi ile ilintilidir. Mesela askeriye, polis, hukuk, ekonomi, siyaset gibi icinde farkli meslek birimlerinide barindiran ve sizi sisteme baglayan bir yapay-bilgi ve duzen havuzu bu. Yoneten ve yonetilenin oldugu… Hic dusundunuz mu, etraftaki butun insanlar ile sosyal olarak arkadas, dost, tarikat(?) veya kan bagi olarak on-yargilariniz ve sosyal sorumluluklar altinda verimli iliskilere sahip oldugunuzu? Olmasi mumkun olmayan sosyal bir fenomen ve utopya aslinda bu olay… Boyle olmasi kesinlikle istenemezdi olaya gunumuzdeki ve gecmisteki dunya duzeni cercevesinde baktigimizda. Dusunsenize, beklenti ve karsilikla is yapma durtusu(!) ve karsiliginda elde edilen ile yasamak ve yasatmak. Bu olmadan dunya yerinde durabilir mi? Bunu imkansiz kilan sizlersiniz… Belki gecmisten bugune bunu kabullenmeyen kabileler, gruplar ve tarikatlar olmustur duydugunuz uzere(!). (Aklima gelmisken: ailelerin, eslerin, arkadaslarin hatta sevgililerin kendi icinde bile bolunmeler oluyor ancak bu yikimlari yaratan seyler, gecmise dayali ve/ya gelecek kaygili ve yozlasmis olan bir sosyal duzen bunun asil sorumlusu. Insanlarin kendi iradeleri ile karar vermeyecegi bir kult yaratiliyor resmen!) Herkesin yalniz bireyler oldugu dogru ancak herkesin belli bir duzene bagli kalmayi isteyecegi kaybolmama, guven duyma ve inanma istegi de buradan geliyor olsa gerek. Devlet/Lider mentalitesi dahi boyle… Insanlar insan olan lideri ararlar ve secerler, insanlar insanlarin var oldugu ve yonettigi devleti secerler, insanlar insanlarin oldugu ordular ile savasirlar, kendilerini yaratirlar, uretirler, satarlar, bulurlar ve yok ederler. Metaforlar havada dolanir asirlar boyunca! Cok basit bir ornek daha: Yolda yururken bile bunlari cok acik gorebilirsiniz. Yakin arkadas ve dostlara yemekler ismarlanirken duzenin rencide ettigi bir evsize o degeri veremeyecegimiz bir sosyal duzen kurulu. Peki simdi suc mu ararsiniz? O evsizin o durumda olma sebebi onunla (yaptiklari ve/ya yap(a)madiklari) ilgili olsa bile pastanin buyuk payini alan sey; onun sinif atlayacagini bile kabul edemedigi ki zaten bilincinin ve bilgisinin temel ihtiyaclara dayali olarak ister istemez bloke edildigi ve yargilandigi bir yapi tasina bagli. Bu sey kapitalizm veya sosyalizm gibi ideolojiler ile bagdastirilacak bir sey degil, icilen bir bardak suda bile politika olmasi ile ilintili bir sey de degil. Bu noktada cok farkli bir dusunce yapisi ortaya cikiyor olaya felsefi acidan “insan” olarak baktiginiz an. Az once size bahsettigim gibi gecmisteki bazi parametrelerin o ani olusturdugunu&bicimlendirdigini goruyoruz istemeden. Isimize gelmezse gormuyoruz tabii(?) Ama ne yazik ki durum boyle…


Eger mutlu olmak ise olay ve insanlar mutlu olduklarinda sikilacaklari kanatine dahi variyorlarsa , aslinda biz cok yanlis kaliplara sigdirilmisiz demektir! Kizarmis kurbagadan hic bir farkimiz yok demektir! Kusursuzlugun bile kusur oldugunu kabullendigimiz ki aslinda taniminin sadece gorecelilikle sessiz kaldigi bir seydir bu mutluluk ve kusursuzluk gibi arzulanan ideler. Beynimiz, onu oyle tanimlayan yasantilar oldugu surece bunu boyle yorumlar ve biz boyle algilariz. (haz aliriz, yaratiriz , yok ederiz vs.) Hatta insanligin bu konudaki deger yargilarini kucuk ve uzucu bir ornek ile gozler onune serelim… Eger bir varligin yasamasini istiyorsak onun icin mucadele ederiz, Insan… Dunyada parayi kullanmadan para ile oynayanlar aslinda insanlarin hayatiyla siz fark etmeden oynayanlardir. Size deger vermediklerinden ve sizin icin en iyiyi isteyip yaratmadiklarindan degil , tamamen baska sebeplerden. Oyle bir dunya dusunun ki para gibi duzen saglayan bir kaynak ile silahlanmaya, kimyasal olarak kar yapmaya, insanlarin fiziksel varligini surduren bedenlerine zarar vermek ve onlari yonetmek ustune kurulu. Nasil oluyorda silahlanmaya trilyonlarca dolar yatirilirken insanlarin sagligi ve yasamasi icin olan arastirmalara o kadar yatirilmiyor veya gercekten gelismeleri icin ihtiyaci olan insanlara o paralar gitmiyor ? Hatta insanlarin sagligini bozup onlardan kar etmek icin anlasmalar ve hastaliklar dahi yaratiliyor? Hatta Insanlar ucuza kullaniliyor kendini kabullendigi sosyal ortamlarinda. Nicin hayatimizda yaratilmis olan bu nano psikolojik plasebo etkisi ile deger yargilarimizi degistirip beklentiler icine sokuluyor insanlar? Kusur aramak ve yaratmak icin kusursuzlugu aradigini zannedenler, kazanmak icin baska insanlara problem yaratmak isteyenler, egolarini sinirsiz oranda tatmin edemeyenler, olmayanlar ve olamayacak olanlar… Daha sayabilecegim o kadar cok sey var ki aslinda…


Kafamda bir muzik var su an… Bunu gercege donusturmek icin gereken uzun bir surec var. Sizin zihnimdeki muzigi, dusunceyi, bilgiyi, hisleri kisacasi her seyi aktarmanin oldukca zaman alan bir yolu var. Meteryallere dayali olarak bile onlari reele cevirmek, yazmak, kayit altina almak, yorumcuya , uygulayan veya uygulanan kisiye ve gozlemciye sergile(t)mek gibi bir donem ortaya cikiyor. Islenen bu bilgi/muzik (simdilik bu olayi boyle tanimlayalim) kaliplara oturtulmus olarak veya diger insanlarin anlayabilecekleri sekillerde onlarda uyari alacak sekilde yerlesiyor. Yani soyle ki, benim kafamdaki muzigi aslinda ben hic bir zaman yaratamiyorum gercek dunyada. Bahsettigim bu yaratilis icin olan zaman sureci gecse dahi, muzigi dinleyen sizler benim duymak istedigim gibi duymuyorsunuz. Nedense ben bile oyle duyamiyorum dinledigimde? Siz kendinizde fark ettiginiz bir yasantiyi icinde bulurken ve yaratirken, benim zihnimdeki o muzik size iletmek istedigim gibi ulasmiyor. Dilimiz bile oyle … Bu noktada demek istedigim sey; muzikle size bir sey anlatmaya calistigim degil, asil su ana kadar anlatmak istedigim seylerin size nasil ulasmadigi ve ulastigi gercegi. Cok farkli, tanimsiz… Tanimlamanin bir yolunu bulacagim ama su an degil. Ne yazik ki bahsettigim gibi, zaman gerekiyor…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder