27 Şubat 2010 Cumartesi

...

Dünyadaki savaşlara duygusal bir bakış açısıyla gözlem yaptıktan sonra “savaşa hayır” diyebiliriz. Ama bu konuya mantıklı bir biçimde bakarak savaşa hayır dersek o zaman ne olur ? Sonuç birkaç milyar ihtimal dışında yine aynı. Bu ihtimaller, insan zekasındaki psikolojik etkiler altında kalarak bilinç altının kendi kendini sorgulamasıyla çoğalabilir. Ancak insanlar binlerce yıldır bu sorgulamanın cevabını bulamamış olacaklar ki hala savaşıyorlar ve nedense bilinçaltlarını sorgulamaya korkuyorlar. Bu korkuda sürüngen zekasının bir ürünü. Savaşların uygarlıklara ekonomik, siyasi ve güç olarak yararı olabilir. Ama bu kesinlikle insanlar için değil! Sadece sürüngen zekası bu savaşın ödülünü alıyor. Ve her zaman sürüngen zekası bu savaşları kazanacaktır.

Günümüzdeki savaşlarda her şey zor gibi gözüken çok basit bir kurgu üzerine yerleştirilmiş. Ve her zaman olduğu gibi sonuç bazı toplumlarca ve üst seviyeleri tarafından iyi algılanan bir felaket . Tabii bunun etkisi aylarca beklide yıllarca sonra hissediliyor. Dünya nüfusunun seviyesinin dengesiz olması beklide savaşların olmasındaki tek gizli neden olabilir. Amaç her zamanki gibi kaynak ve gelecek zamanlara yatırım. Peki bu yatırımın sonucu neden değişmek yerine gelişiyor ? Bu gelişim kendini insanların organik değişimi altında gizlemeyi başarsa bile teknolojik gelişim bu durumu ortaya koyuyor. Bu organik ve mekanik (sanayi) evrimi asla geri dönülemez bir hata ve başarı olarak insanların yatırım zincirini koruyor. Buradaki eşit olmayan denge , dünya nüfusu ile kendini gösteriyor. Bu zincir kırıldığı zaman insanlar kendilerinin ne olduğunu anlayacaklardır. Bunun için binlerce yıl gerekmiyor, sadece bütün insanlar durup gözlemlerini kendi beyinlerine yoğunlaştırmalılar. Belki insanları neyin kontrol ettiğini anlayarak sonucun ne tür bir felakete gittiğini görürler. Çok basit ve ütopik bir örnekle bunu açıklayabilirler. Mesela, Dünyayı ve bütün insanoğlunu tehdit eden bir durum ortada olsa büyük bir oran kendini ve sanayi gücünü düşünecektir. Eğer bu oran küçülürse dünyaya olan bakış açımız büyük oranda değişecek ve zinciri doğru ihtimaller üzerine kurmanın yaratacağı kaotik yapıya en uç ve en mükemmel hamleyle katılarak oyunu insanların lehine çevirmeyi başaracağız. Şayet bu da olmazsa “canın sağ olsun” kültüründen ve “tipik tembel insan” tablosundan bir an önce uzaklaşmayı öneriyorum. Bakalım bu eşsiz satranç oyunu kim kazanacak, insan beyni mi yoksa mevcut kozumuz olan sürüngen beyni mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder